Pixel art yani piksel sanatı, görüntülerin piksel seviyesinde düzenlendiği yazılım kullanılarak yaratılan bir dijital sanat türü diye tanımlanıyor.
Tanımı somut olmasa da, piksel sanatçılarının, imaj üzerinde piksel seviyesinde kontrol sahibi olduğu görsel tekniktir denilebilir. Bu şekilde düzenleme yaparken, birkaç pikselin konumunu değiştirmek görüntü üzerinde büyük bir etki yaratabilir. Yani bir görüntüyü filtreler ile pikselleştirme piksel sanatı yapmak değilmiş.
(Etamin kumasi adi verilen delikli bir kumas cesidine iple carpi yapmak suretiyle desen isleme sanati olan kanaviçe piksel sanatının dedesidir diyoruz.)
Piksel sanatı çok eski bilgisayar ve konsol video oyunlarında sıkça kullanılıyordu. 1980’ler civarında daha yeni yeni bilgisayarlar evlere giriyor oyunlar geliyor falan. Oyunlarda 3D grafiklerin kullanımının artmasıyla birlikte, piksel sanatı önce bir kenara atılıyor gibi oluyor. Ama teknolojinin hızıyla beraber kitlelerin beğeni değiştirme ve yeni şeyleri tüketme hızı da artıyor. Çok kısa bir süre sonra nerede o eksi piksel piksel oyunlar diyen bir kesim oluşuyor. Şu anda bile hala Red Dead Redemption’ı yada Withcer’ı oynadığımız şu zamanda hangimiz piksel grafikli bir oyuna hayır diyebiliyoruz. Onun tadı ayrı diyoruz 🙂 Buna ek olarak hala kullanılmasının bir diğer nedeni, hala düşük çözünürlükte ve alan ve belleğin ustaca kullanılmasını gerektiren aygıtlar kullanıyor olmamız.
Modern piksel sanatı, amatör oyun / grafik hayranları tarafından, 3D grafik endüstrisine bir tepki olarak yeniden doğmuştur diyenler var. Birçok retro sever genellikle bu tarz ile çok ilgileniyormuş. Bazıları, piksel sanatının yeniden canlandığını, grafiklerin daha estetik olarak hoş olduğu iddia edilen ikinci ve üçüncü kuşak konsollarının altın çağını restore ettiğini düşünüyormuş.
Piksel sanatı varoluşu büyük ölçüde klasik video oyunlarından, özellikle Space Invaders (1978) ve Pac-Man (1980) gibi klasik arcade oyunlarından ve Nintendo Entertainment System (1983) ve Sega Master System (1985) gibi 8 bitlik konsollardan kaynaklanmaktaymış.
Piksel sanat terimi ilk kez 1982 yılında Xerox Palo Alto Araştırma Merkezi’nden Adele Goldberg ve Robert Flegal tarafından yayınlanmış. Bununla birlikte, bundan yaklaşık 10 yıl önce, 1972’de Richard Shoup’ın SuperPaint sistemini yine Xerox PARC’da geliştiği de kayıtlara geçmiş.
Piksel sanatı ile yapılan karakterlere sprite deniyormuş. Aslında Sprite, daha çok 2D bir video oyununda, daha büyük bir sahneye entegre olan iki boyutlu bir bitmap için kullanılan bir bilgisayar grafik terimiymiş. Texas Instruments’ta Daniel Hillis tarafından geliştirilmiş. Başlangıçta “Pixies” olarak adlandırılan isim telif hakkı nedeniyle değiştirilmiş.
Piksel sanatında ortak bir özellik görüntüdeki düşük toplam renk sayısıymış. Bir bakıma piksel sanatı, eski video oyun grafiklerinde bulunan ve bir kerede yalnızca sınırlı sayıda renk basabilen makineler tarafından oluşturulan birçok özelliği taklit ediyor. Ek olarak, birçok piksel sanatçısı, çoğu durumda, çok sayıda renk kullanmanın gereksiz olduğu ve görüntünün genel temizliğinin bozulduğunu ve daha karmaşık göründüğü kanısındalarmış. Bu nedenle birçok deneyimli piksel sanatçısı gereğinden fazla renk kullanmamasını tavsiye ediyormuş.
Piksel sanatı tercihen, kayıpsız veri sıkıştırmayı kullanan bir dosya formatında saklanmalıymış. GIF ve PNG, piksel resmini depolamak için yaygın olarak kullanılan iki dosya formatıymış. JPEG formatından kaçınılıyor, çünkü sıkıştırma yapıyormuş jpeg bu da kayıplara neden oluyormuş.
Şimdi çok fazla teknik bilgiye girmeyeceğim ama ben çalışırken “hmmm” dediğim bir bilgiyi de buraya not düşmek istiyorum. Anti-aliasing(kenarları yumuşatma) ve dithering(titreme). Türkçesi yok böyle bilin 🙂
Işık ve gölgeyi yumuşatmak için kullanılan iki teknik bunlar pixel art yaparken. Anti ailiasing ara tonlar kullanarak kenarları, geçişi yumuşatma, dithering ise iki tonun birbirine değdiği yerlere birbirlerinden pikseller atarak geçişi yumuşatma. Vermek istediğiniz etkiye göre bunlardan birini tercih ediyorsunuz.
So you want to be pixel artist?
Ustalardan öğreniyorum 